
Eyüpsultan’da, geçen yılki trafik kazasında ölen Oğuz Murat Aci’nin eşi Şükriye Aci, aralarında ABD’ye kaçan Timur Cihantimur’un annesi Eylem Tok ile babası Bülent Cihantimur’un da bulunduğu 4 şüpheli hakkındaki şikayetinden vazgeçti.
Dilekçede, “Bu sebeple müvekkil, şüpheliler Ayşe Ceren Saltoğlu, Adem Kızıltepe, Bülent Cihantimur ve Eylem Tok’a yönelik şikayetinden vazgeçmiş olup, adı geçenlerin soruşturmaya konu olaydan ötürü yargılanması muhtemel davaya katılma talebi de bulunmamaktadır.” ifadesine yer verildi.
BABA ÖZER ACİ’NİN TAKİBİ SÜRÜYOR
Oğuz Murat Aci’nin babası Özer Aci, 4 şüpheli hakkındaki şikayetinden vazgeçen gelini Şükriye Aci’ye tepki göstermişti.
Şükriye Aci’nin şikayetinden vazgeçeceğini bir süredir tahmin ettiğini belirten Özer Aci, gelininin kazadan sonra anne-babasının yanında kalmaya başladığını söylemişti.
Oğuz Murat Aci’nin babası Özer Aci’nin şikayeti devam ederken bir yeni açıklama da Şükriye Aci’den geldi.
Şükriye Aci şikayetinden vazgeçme sürecini CNN Türk’e anlattı.
100 MİLYON LİRAYA MI ŞİKAYETİNİ ÇEKTİ?
Şürkiye Aci; “Eşimin ailesi tarafından bambaşka bir iddia ortaya atıldı. Çünkü aylar öncesinde 100 bin TL gibi bir miktarı kendileri konuşmuştu zaten.
Süreci zaten kendileri yönetti bugüne kadar. İlk etapta, olayın en başından itibaren küçük bir çocuğu olduğu için onunla ilgilenmek durumunda kaldım. Maalesef kayınpederime güvenerek, onun arkadaşı olan avukatın yürüteceğini düşünerek her şeyi ona bırakmıştım. Bırakmaktan ziyade onlar beni muhatap almadı da diyebilirim. 6 ay boyunca herhangi bir bilgi verilmedi hukuki anlamda. Tamamen süreci kendileri yönetmek istediler çünkü kafalarında belli bir plan vardı.
‘OĞLUNUN GELECEĞİNİ DÜŞÜNMEK ZORUNDASIN’
6 ayın sonunda avukatları benimle ilk konuşmayı yaptığında 50-55 milyon gibi tekliflerin olduğunu, o teklifleri reddettiklerini, daha büyük rakamlar istediklerini söyledi. “Yeni bir teklif gelirse mutlaka düşün, fevri hareket ediyorsun, oğlunun geleceğini düşünmek zorundasın” şeklinde söylemleri oldu. Ailenin evinde ikimiz görüştük, bana böyle söylediler.
‘BU PARA KENDİ ARALARINDA PAY EDİLDİ’
Bana o zaman avukatları Hacı Bey 50-55 milyon gibi bir rakamdan bahsetti. Ben o gün bir cevap vermedim çünkü bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlamıştım. Sonrasında kendisinin ofisine gittim. Başka şeyler de duymuştum. Bu paranın kendi aralarında pay edildiği, benim oğlumun ve benim bu paya dahil edilmediğimizi öğrendiğim için öncelikle bunu düzeltmeye çalıştım. Aslında eşimin ailesini karşıma almak istemiyordum o süreçte.
Ve ben ofisine gittiğimde avukatlarının ortağı Burak Bey ofisteydi. Benim Hacı Bey’le olan görüşmemde Burak Bey benim hiçbir şeyden haberim olmadığını fark ediyor. Bunun üzerine bana ulaşıyor, diyor ki: “Şükriye Hanım, oturtmamız gereken bir şeyler var. Sizin haberiniz hiçbir şeyden yokmuş. Ama bu olay böyle değil.” Bu süreçte biz de diyoruz ki: “Nasıl yapalım, ne yapalım?” Ben karşıma almak istemiyorum. Çünkü kolay insanlar değiller. Ve ben diyorum ki: “Bir şekilde biz Hacı Bey’le bu işi çözeceğiz ve bilmeli ki o benim avukatım. Benim onda vekalettim var ve benim bilgim dışında hiçbir şey yapamaz.” Bunu düzeltmeye çalışırken biz bir yandan da Burak Bey ortağını uyarıyor. Çünkü dava %90 benim ve oğlumun davası.
Ailesinde tabii ki söz hakkı var ama yüksek oranda bizim davamız olan bir şeyde benim hiçbir dahilim olmaması Burak Bey’i de rahatsız ediyor. Çünkü onda da vekalettim var aynı şekilde ve zan altında kalıyor ortağının yaptığı şeylerden dolayı. Dolayısıyla diyor ki, “Yanlış yapıyorsun, kadına söylememiz lazım.” Ve kendisinin ithamları da: “Sen karışma, onlara ben hesap veriyorum, beni ilgilendirmiyor. Parayı aldıktan sonra artık birbirlerini mi yerler? Nasıl bölüşürlerse bölüşsünler.” şeklinde oluyor.
“BAŞTAN PLANLANAN BİR ŞEYDİVE BEN BUNLARI O AN ANLAYAMADIM”
100 milyon gibi bir süreç yok. Ben sadece tazminat boyutunda biz dün zaten bir şey yaptık. Düne kadarki olan süreçte de ben işte Hacı Bey’le normalde devam ediyordum.
Fark edince kendime avukat aramaya başladım o süreçte. Ve avukat bulduğumda da onu azlettim. Çünkü benim arkamdan bir para alınacaktı. Ben almayacağım. Oğlum almayacak ama benim adım geçecek. Bu şekilde olacaktı ve ben bu şekilde olmasını istemedim. Avukatımı tuttum ve hiçbir zaman “biz yola uzlaşmaya gidelim” diye başlamadık.
Benim avukatım dosya girdiği andan itibaren, dosyada sadece kendi avukatlarının bir adet dilekçesi olduğu, o da olayın en başında savcılığa sunulan bir dilekçe dahi olmadığını öğreniyorum. Ama televizyonlara çıkıp çok koşturuyorlar. Her şeyi onlar yapıyormuş gibi bir algı yaratıldı. Ben televizyonlara çıkmadım. Onlar istediği zaman röportaj verdim. İstemediklerinde ben röportaj vermedim. Çünkü algı başlamıştı yaratılmaya, aslında baştan planlanan bir şeydive ben bunları o an anlayamadım.
ŞİKAYETİNİZİ GERİ ÇEKTİNİZ Mİ?
Şikayetimi şöyle geri çektim: Biz yola uzlaşmak için çıkmadık. Avukatım olayın en başından itibaren savcılığa kendi avukatlarının yapmadığı şeyi yaptı ve bir sürü savcılığa dilekçe verdi. Bir sürü talepte bulundu. Ve bu talepler üzerine karşı taraf bir sıkışınca ister istemez bizimle iletişime geçmek istedi. Ama bu yeni bir şey değil. Bizimle uzun zamandır iletişime geçmek istiyorlardı. Avukatım aracılığıyla sürekli bunu yapmak istediler ama biz devam ettik.
Ama bir noktada artık ben eşimin ailesinden o kadar çok şey gördüm ve yaşadım ki bu süreçte. Kendi evimi bıraktım, ailemin evine gittim. Onlar sürekli bir şeyler yapmaya devam ettiler ve ben artık bunlara katlanmak zorunda hissetmedim kendimi. İleride olası bir tazminat davası, maddi veya manevi açamayacağıma dair şu an biz uzlaştık. 100 milyon lira değil. Onların, eşimin ailesinin onlardan istediği para. Ben böyle bir para pazarlığına girmedim.
Ben protokol gereği içeriği paylaşamıyorum ama bu bahsettikleri rakamlar çok uçuk rakamlar. Kayınpederlerimizin almayı hedeflediği, hayal ettiği…
NE OLMUŞTU?
Eyüpsultan’da 1 Mart 2024 günü seyir halindeki 3 ATV aracından biri arızalanmış, yol kenarına çekilen arızalı araç tamir edilmeye çalışılırken aynı yönde ilerleyen iki araçtan biri, buradaki 3 ATV’ye çarpmış, yaralanan 5 kişiden Oğuz Murat Aci hayatını kaybetmişti.
Kazaya neden olan 17 yaşındaki sürücü Timur Cihantimur’un, olay yerine gelen annesi Eylem Tok’un aracıyla buradan uzaklaşıp, annesiyle önce Mısır’a, ardından ABD’ye gittikleri tespit edilmişti.
Şüphelilerin iadesi için geçici tutuklama talebi evrakı, Adalet Bakanlığınca ABD yetkili makamlarına iletilmiş, Adalet Bakanı Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Cihantimur ile annesi Tok’un, Boston’da çıkarıldıkları mahkemece tutuklandıklarını bildirmişti.
Soruşturma kapsamında şüphelinin babası Bülent Cihantimur’un iş yerinde çalışan kurumsal iletişim uzmanı Ayşe Ceren Saltoğlu 12 Mart 2024’te “suçluyu kayırma” ile “delileri gizleme” suçlarından tutuklanmış, Cihantimur ve kazadan sonra yaralılardan birinin kayıp telefonunu emniyete teslim eden Adem Kızıltepe hakkında ise adli kontrol tedbiri uygulanmıştı.
Baba Bülent Cihantimur da “suçluyu kayırma” suçundan “şüpheli” sıfatıyla ifade vermişti. Hakimlik, Bülent Cihantimur hakkında “imza atma” şartını içeren adli kontrol tedbiri uygulanmasını kararlaştırmıştı.
İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği, soruşturma kapsamında tutuklu olan Ayşe Ceren Saltoğlu’nun 18 Nisan 2024 tahliyesine karar vermişti. Bakan Tunç, 11 Şubat’ta sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ise İstanbul’daki ölümlü trafik kazası sonrasında gittikleri ABD’de tutuklanan Eylem Tok ve Timur Cihantimur’un Türkiye’ye iadelerine karar verildiğini bildirmişti.