
ASENA YATAĞAN-HANDE ATILGAN / Ankara – Açıklama metninin, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısıyla çeliştiği, İmralı’nın iradesinin ötesinde görüş ve şartlara yer verildiği değerlendirmeleri yapılırken, süreçte tahribat yaratacak komplikasyonlara yol açacak bir dil kullanıldığı eleştirilerileri yapılıyor. Süreci yakından takip eden konuya yakın isimlere bu konuda görüşlerini sorduk.
‘Süreci olumsuz etkiler’
Öcalan ve PKK’dan gelen açıklamaların çelişkili olduğunu belirten emekli Tümgeneral Dr. Güray Alpar, Milliyet’e şu değerlendirmeyi yaptı:
“Öcalan’ın açıklaması herhangi bir şart ileri sürmüyor, daha iyi niyetli gözüküyordu. DEM Parti de ‘Bu şans kaçırılmamalı’ demişti. Kongre kararlarına baktığımda şaşırdım çünkü şartlar ileri sürülüyor. Ne oluyor? Zaman geçtikçe dış etkiyle, iş yolundan saptırılmaya başlıyor. Herhangi bir şart ileri sürülmemesi gerekir. Terör örgütü kendisine hakim olamıyor, bunun sonuçlarını tam olarak göremiyor. Bundan istifade etmek isteyen mihraklar, örgüt içinde de bunu istemeyenler var. Çünkü sonuçta içlerinde suça karışanlar bulunuyor. Bunlar bir şekilde olayı farklı noktalara getirip, mevcut düzenin, çatışmanın devam etmesini istiyorlar. Şartlar ileri sürülmesi tabii ki süreci olumsuz yönde etkileyecektir.
‘Geçilecek çok köprü var’
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Milliyet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Aslında çelişki olduğunu düşünmüyorum. Başlangıçta nisan ayındaki ilk kongre toplantısında ciddi çekişme olmuş. Öcalan bir görüşle ortaya çıkıyor ama ona karşı üç önemli lider var, bir ağız dalaşına girmişler. Ateşkes ilk adım olsun denmiş. Kendi içlerinde netlik yok. Örneğin silah verilecekse kime? Barzani’ye mi, YPG’ye mi? Çok karmaşık bir sorunun henüz daha ilk aşamasındayız. Karşımızdaki taraf, sanki savaşı kazanmış, karşısındaki tarafa da ‘bunlarda olmalıdır’ diye kabul ettirmeye çalışıyor gibi davranıyor ama aslında kaybettiler. Bizi sınıyorlar. Bu süreç zor olacak ama iyi niyet devam ederse mümkün. Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı temkinli konuşuyor. Daha geçilecek çok köprü var. Şartların öne sürülmesi ve Lozan’ın gündeme gelmesi ‘niyet olduğu sürece’ sorun olmayacaktır.”
‘Öcalan özür dileseydi tereddüt olmazdı’
Emekli Albay Mithat Işık iki kanadın açıklamalarının çelişkili olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:
“Açıklamada PKK’nın alt türevleri KCK, PYD, YPG, PJAK vesaire bunlar geçmiyor. Geçmediği için de herkes farklı değerlendirmeler yapıyor. Her ne kadar Öcalan ‘ben bu örgütü kurdum, lağvediyorum’ dese de 25 yıldır neticede tutuklu ve örgütün dağ kadrosunda Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi isimlerin neler düşündüğünü bilmiyoruz ama Öcalan gibi düşünmediğini de biliyoruz. Diğer konu da, bu örgütü kurduranlar, bu kadar güçlendirenler kimler, hangi ülkelerdi? Öcalan, şehit, gazi yakınlarının, ailelerinin de bir noktada kırılmaması için ‘Ben bu örgütü dış güçlerin yardımıyla kurdum. Türkiye Cumhuriyeti halkından özür diliyorum’ deseydi, hiçbir sorun da kalmazdı. Bu iş uzadığı sürece, başarıya ulaşması mümkün değil. Başarılı olmamasına çalışan birçok emperyalist güç var.’’
‘Yeni bir hamle değil’
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden, eski Akil İnsanlar Heyeti üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun da PKK’nın “soykırım” kavramını kullanması ve Lozan ile 1924 Anayasası eleştirilerinin yeni ve stratejik bir hamle olmadığını, bunun eleştirilmesinin süreç karşıtlığı olduğunu söyledi. Coşkun, “Bu tartışmanın çok uzayacağını zannetmiyorum. Odak şu, 45 yıldır çatışmayı yürüten bir örgüt silahını bırakıyor. Sürece karşı olan 3 temel kesim var. Bir, Kürtlerle gerçekten eşit yaşamayı içine sindiremeyenler. İki, savaşa yatırım yapan kesim. Üç, dar siyasi hesaplarla, bunun iktidara yarayacağını düşünerek karşı çıkanlar” dedi.