
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – 17 Şubat günü saatler 13.25’i gösterdiğinde haber merkezleri ‘Ankara’da hissedilen bir deprem olduğunu’ duyurdu. İlerleyen dakikalarda 13.20’de yaşanan 3.5 büyüklüğündeki sarsıntıya ait veriler Kandilli Rasathanesi ve AFAD’ın son depremler listesine yansıdı. Aslında pek çok kişi tarafından Ankara’daki deprem tehlikesinin az olduğu biliniyor. Ancak ne yazık ki,Türkiye’nin tamamında olduğu gibi Ankara’da da deprem tehlikesi yüksek. Çünkü başkent, en önemli ve büyük fay zonlarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı’na yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta. Üstelik yakın geçmişte büyük depremlerde hasar alan yapılar olmuş ve can kayıpları Ankara’yı ‘yıkmıştı.’ Peki Ankara, 18 Nisan 1996’da yürürlüğe giren ‘Deprem Tehlike Haritası’ndaki gibi 5’nci derece yani düşük deprem tehlikesi altında değil mi? Başkenti etkileyecek depremleri oluşturacak faylar nereden geçiyor? Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Utkucu ve Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, Ankara’nın depremselliğini ve deprem geçmişini Milliyet.com.tr’ye anlattı.
125 YILDA 12 DEPREMDE HASAR ALDI: ‘MESAFE TANIMIYOR’
Ankara şehri, altından faylar geçen ya da gündeme sık sık depremlerle gelen illerden biri değil. En azından toplumun büyük çoğunluğu başkenti ‘depremselliğiyle’ tanımadı. Ancak bugüne dek bildiğimiz ya da bildiğimizi zannettiğimiz her bilgi için yanılma payını hesap etmemiz gerekiyor. 6 Şubat’ta yaşanan depremler 54 bine yakın insanı hayattan koparmış, acısı ise Türkiye’nin noktasında derinden hissedilmişti. Yani acılar mesafe tanımaksızın yürek yakmıştı. Doç. Dr. Bülent Özmen’e göre de deprem, mesafe tanımıyordu. Yani Türkiye’nin aletsel dönemdeki 125 yıllık deprem geçmişine bakıldığında Ankara’ya kilometrelerce uzaktaki faylar başkenti yıkmıştı. Özellikle de Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ile 100 kilometrelik mesafesi olan şehir için ‘depremden muaf’ demek kulağa pek de mantıklı gelmiyordu. Doç. Dr. Bülent Özmen, başkentin 125 yıllık deprem geçmişindeki 12 önemli sarsıntıyı şöyle anlattı:
‘ÇEVRESİ FAYLARLA DOLU, 6.5’TEN BÜYÜK OLABİLİR’
19 Nisan 1938 günü Kırşehir üst merkezli deprem, Ankara için de bir kâbusu beraberinde getirmek üzereydi. 6.8 büyüklüğündeki deprem Ankara’ya oldukça yakındı ve başkent için maddi manevi yıkıcı sonuçları beraberinde getirmişti. Gazeteler depremin günlerce devam ettiğini ve en az 50 bin kişinin açıkta kaldığını yazıyordu. 3 bin 860 binayı yıkan deprem, 224 kişiyi de hayattan kopardı. 1 Şubat 1944 günü Bolu’yu vuran depremde de Ankara, en çok hasar alan iller arasında ilk sıralarda yer aldı. Yani başkent, etrafı yıkıcı deprem üretme potansiyeline sahip faylarla sarılmıştı. Doç. Dr. Bülent Özmen o faylardan, “Ankara’nın çevresi kuzeyden Kuzey Anadolu Fayı, güneyden Tuz Gölü Fay Zonu, doğuda Kırıkkale Erbaa Fayı, güneydoğudan Seyfe ve Salanda Fayları, batı ve güneybatıdan Eskişehir Fay Zonu ile çevrelenmiş durumdadır. Bu fayların Ankara kent merkezine uzaklığı 60-80 km arasında değişiyor. 7.0’den büyük deprem üretme potansiyeline sahip olan bu faylar, Ankara için önemli bir tehdit kaynağı. Ankara’nın çevresi hasar yaratabilecek büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan diri faylarla çevrelenmiş durumda. Bu faylarda meydana gelebilecek 6.5 ve daha büyük depremlerden Ankara ili ve kent merkezinin önemli oranda etkilenme olasılığı oldukça yüksek” diye bahsetti.
Doç. Dr. Özmen sözlerine Ankara’nın içinden geçen fayları anlatarak,“Sıralanan faylara ilave olarak Ankara il sınırları içinde de birçok diri fay bulunuyor. Bu fayların kayma hızlarının çok düşük olması nedeniyle hasar yapıcı bir deprem üretebilmeleri için oldukça uzun bir zaman geçmesi gerekli. Ankara il sınırları içinde yer alan ve Eldivan-Elmadağ tektonik kaması diye isimlendirilen fay da Ankara için önemli bir tehdit kaynağı. Bu faya ilave olarak Dodurga, Çankırı, Çeltikçi, Elmadağ, Sarıoba-Ayaş, Kazan ve Bala fayı şeklinde isimlendirilen birçok diri fay var. Ankara’nın deprem tehlikesi bu faylara bakarak sanılan aksine biraz daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. 30 Ekim 2020 İzmir depremi örneğinde somut bir şekilde görüldüğü gibi deprem mesafe tanımıyor. 70-80 km uzaklıkta bile çok ciddi hasarlar ve can kayıplarına neden olabiliyor. Yani Ankara kent merkezinin hemen altından veya çok yakınında bir diri fayın geçmemesi deprem tehlikesi yok anlamına gelmiyor”bilgisini paylaştı.
Peki, Ankara’nın yapı stoku depreme ne kadar hazır? Doç. Dr. Bülent Özmen bu soruya da şöyle yanıt verdi:
‘1999’DAKİ GÖLCÜK VE DÜZCE DEPREMLERİ ANKARA’YI TETİKLEDİ’
1999’da Gölcük depreminden 3 ay sonra Düzce üst merkezli sarsıntı sonucu Türkiye yine acı kayıplar vermişti. 1999’da Gölcük Düzce’yi tetiklemişti. 2023’te de benzer bir acı tablo 6 Şubat günü üst merkezi Kahramanmaraş olan 2 depremde yeniden yaşandı. Ancak depremlerin birbirini tetikliyor olması, sadece büyük depremlerin yaşanacağı anlamına gelmiyordu. Büyük depremlerin artçıları da ‘normal’ deprem aktivitesini artırabilir ve ‘pek de alışık olunmayan’ noktalarda deprem kaydedilmesine neden olabilirdi. 1999’un üzerinden yıllar geçmiş, depremde hasar alan şehirlerde yaralar biraz olsun sarılmıştı. 2005 ve 2007’de ise Ankara’nın Bala ilçesinden gelen sarsıntı haberi, yeniden yürekleri ağızlara getirdi. Prof. Dr. Murat Utkucu’ya göre bu depremlerde 1999’un izi vardı. Yani Ankara üst merkezli depremler de yaşanabiliyordu. Prof. Dr. Utkucu, bunu şöyle anlatıyor:
“Ankara merkezli depremlerin 500 yıl içindeki en önemli örnekleri 1668 Kuzey Anadolu ve 1944 Bolu-Gerede depremleridir. Bu depremlerden ilki yaklaşık 8, diğeri yaklaşık 7.6 büyüklüğündedir. Ağustos 1668’de 3 deprem yaşanmıştı. Bunlardan üçüncüsü en büyüğüdür. Bu depremlerde özellikle Ankara’nın Beypazarı ve Ayaş ilçelerinde hasara yol açtığı ve Ankara merkezde de yıkımlar oluduğu rapor edilmişti. 1944 depreminin Ankara’da yol açtığı can ve mal kayıpları hakkında dönemin gazete haberleri bir fikir veriyor. 2005 ve 2007 yıllarında Bala İlçesi’nde büyüklükleri 5.5 ile 5.7 arasında değişen 3 deprem küçük çaplı hasarlara ve paniğe yol açmıştır. Sakarya Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nde yapılan bir araştırma, bu depremleri 1999 İzmit ve Düzce depremlerinin tetiklediğini göstermiştir. Bu örnek KAF depremleri ile Ankara civarındaki fayların etkileşimi açısından ilginçtir.”
Prof. Dr. Utkucu, sözlerini Ankara’nın KAF’a olan mesafesini değerlendirerek şu şekilde noktaladı: